Selman Nacar’ın yazıp yönettiği 2021 yılı yapımı “İki Şafak Arasında” filmi, ana karakter Kadir’in (Mücahit Koçak) aile fabrikasında yaşanan iş kazası sonrası içine düştüğü ahlaki ikilemi ele alırken, bu sürecin Kadir’in aile bağları, kişisel hayalleri ve iş kazası geçiren işçinin eşi üzerindeki etkileri titizlikle işleniyor.

Kadir’in günlük yaşantısını temel alan yapısı, onun bir gün içinde yaşadığı olayları ve bu olayların yarattığı ruhsal dalgalanmaları merkeze alıyor. Sabah başlayıp akşama kadar süren bu süreç, Kadir’in hem bireysel hem de toplumsal sorumlulukları arasında bocalamasına sahne oluyor. Özellikle işçi Murat’ın ailesine yaşanan kaza hakkında bilgi verme görevi, Kadir için hem vicdani hem de toplumsal bir sınav niteliği taşıyor.

Film, Sebastian Schipper’in “Victoria” filmini de anımsatırcasına tek bir karakter üzerinden olay örgüsünü ilerleterek izleyiciyi adeta olayların içine çekiyor. Bu yaklaşım, izleyicilere karakterlerle birebir empati kurma fırsatı sunarken, gerilim ve dramın dozajını ustaca ayarlıyor. Kadir’in farklı kimlikler arasında sıkışıp kalması; bir yandan ailesinin işlettiği fabrikanın patronu, diğer yandan sevgilisinin ailesiyle kayınbirader olmaya çalışan bir genç olarak çeşitli sosyal roller arasında gidip gelmesi, filmdeki çatışmanın ana damarını oluşturuyor.

Filmin kurgusu, doğal akışını koruyarak izleyiciye adeta bir gözlemci gibi hissettiriyor. Bu doğallık, özellikle dramatik anların altını çizerken, karakterlerin iç dünyalarını daha da ön plana çıkarıyor. Kadir’in karar verme süreçlerindeki ikilemleri, belirsizlikleri ve bu süreçte yaşadığı içsel çatışmalar, film boyunca onun karakter gelişimini ve değişimini sergiliyor.

Yönetmen Selman Nacar’ın oyuncu yönetiminin de oldukça iyi olduğu söylenebilir. Filmin başkarakteri Kadir’i canlandıran Mücahit Koçak’ın yanı sıra özellikle son dönemde çeşitli tiyatro oyunlarında ve sinema filmlerinde ödüllere de layık görülen Nezaket Erden ve Erdem Şenocak isimlerinin altını çizmek gerekir. Bu oyuncular, canlandırdıkları karakterleri kolaylıkla sahici kılabiliyorlar.

Bir bakıma hukuk, etik ve sermaye gibi kavramları irdeleyen film, yalnızca bir gün içinde yaşananlarla sınırlı kalmayıp, karakterlerin derinliklerine inerek izleyicilere etkileyici bir sinema deneyimi sunuyor.

Toplumsal gerçekçilik çerçevesinde ele alınan bu dram, ahlaki ve vicdani soru işaretleriyle dolu. İş kazası gibi kritik bir konuyu işveren bakış açısıyla sunması, genellikle ezilenler üzerinden anlatılan hikayelere nazaran oldukça farklı ve dikkat çekici bir tercih olmuş. Bir bakıma hukuk, etik ve sermaye gibi kavramları irdeleyen film, yalnızca bir gün içinde yaşananlarla sınırlı kalmayıp, karakterlerin derinliklerine inerek izleyicilere etkileyici bir sinema deneyimi sunuyor. Bu bakış açısı, filmin sadece bir dram olmanın ötesine geçerek, derinlemesine bir toplumsal eleştiri sunmasını sağlıyor.