Tabutta Rövaşata

İstanbul’un kenar mahallelerinde sıkışıp kalmışların umutsuz ve trajik yaşam mücadelesini gözler önüne seren bir dram filmi


Derviş Zaim’in “Tabutta Rövaşata” adlı filmi, İstanbul’un Rumelihisarı sokaklarında geçen ve derin bir kaybediş öyküsünü konu alır. Film, Mahsun (Ahmet Uğurlu) karakterinin çaresizliğini ve kısıtlanmış yaşam koşullarını “sıkışmışlık” metaforu üzerinden etkileyici bir şekilde işler. Mahsun, gerçek anlamda bir hayatta kalma mücadelesi verirken, yaşamının çoğunu dar alanlara sıkıştırılmış bir varoluş içinde geçirir. Film, Mahsun’un sık sık araba çalarak ısınma çabası ve bu arabaları temizleyip eski yerlerine bırakmasını, onun hem vicdanının hem de çaresizliğinin bir göstergesi olarak sunar.

Filmin ana teması, toplumun kenarında yer alan, çoğunluk tarafından “serseri” olarak damgalanan Mahsun ve onun gibilerin aslında ciddiye alınma arzusudur. Mahsun’un bu arayışı, onu giderek daha agresif ve isyankar bir hale sokar. Film boyunca Mahsun’a ve yaptığı yanlış tercihlere rağmen bir öfke duymak yerine, ona duyulan sempati ve anlayış artar. Bu durum, izleyiciye Mahsun’un trajik hayatını ve onun bu yıkıcı döngüye itilmesinin nedenlerini düşündürür.

Mahsun’un hayatındaki diğer insanlarla ilişkileri, onun iç dünyasının karmaşıklığını ortaya koyar. Reis (Tuncel Kurtiz) karakteri ise filmde Mahsun’a karşı babacan tavırlarıyla öne çıkar. Reis, zaman zaman Mahsun’a destek olur ve onun zorluklarla başa çıkmasına yardımcı olmaya çalışır. Ancak aynı zamanda, Reis’in kendi hayatındaki zorluklar ve geçim sıkıntıları da onun karakterini şekillendirir ve Mahsun ile olan ilişkisini karmaşıklaştırır. Aynı zamanda, eroin bağımlısı bir kadınla (Ayşen Aydemir) olan ilişkisi, Mahsun’un hem zaaflarını hem de sevgi arayışını gözler önüne serer. Kadının yoksunluk krizi sırasında Mahsun’un ona gösterdiği çelişkili yaklaşım, onun vicdanı ve kendi iç çatışmaları arasındaki gerilimi vurgular.

Filmdeki polis ve diğer yan karakterlerin açısından bakıldığında, Mahsun’un eylemleri haklı gösterilebilir mi sorusu izleyiciyi meşgul eder. Mahsun’un sık sık dayak yemesi ve sonunda Hisar’a gizlice girip bir tavuskuşu çalması gibi eylemleri bu karakteri derinleştiren detaylardır.

Zaim’in filmi, toplumun sıkışmışlığını, kent yoksulluğunu ve insanların yaşamlarının sert gerçekleriyle yüzleşmesini sağlayarak, derin bir sosyal dram sunarken ulusal ve uluslararası arenada birçok ödüle layık görülmüştür.

Derviş Zaim’in sınırlı bir bütçe ve oyuncuların gönüllü katılımıyla “Tabutta Rövaşata’yı” gerçekleştirmiş olması, filmi daha da etkileyici kılar. Baba Zula ve Yansımalar’ın parçalarından oluşan soundtrack ise filmi unutulmaz kılan ögelerden biridir.

Zaim’in filmi, toplumun sıkışmışlığını, kent yoksulluğunu ve insanların yaşamlarının sert gerçekleriyle yüzleşmesini sağlayarak, derin bir sosyal dram sunarken ulusal ve uluslararası arenada birçok ödüle layık görülmüştür.

Filmin üç başrol oyuncusu Ahmet Uğurlu, Ayşen Aydemir ve Tuncel Kurtiz maalesef artık hayatta değiller. Bu üç yetenekli oyuncunun her biri, filmdeki rolleriyle unutulmaz performanslar sergileyerek izleyiciler üzerinde derin bir etki bırakmışlardır. Ahmet Uğurlu’nun Mahsun karakteriyle ortaya koyduğu duygusal nüans ve derinlik, Ayşen Aydemir’in karşılaştığı trajediler karşısında ve dipsiz bir kuyuda olan karakterini canlandırırken yaptığı incelikli oyunculuk ve Tuncel Kurtiz’in Reis karakterine kattığı ağırlık unutulmazdır. Bu unsurlar, hayata bir şekilde tutunmaya çalışanların hikayesini anlatan “Tabutta Rövaşata’nın” en güçlü yönünü oluşturmaktadır.