Onur Ünlü’nün yazıp yönettiği “Sen Aydınlatırsın Geceyi”, 2013 yılında vizyona girmiş ve Türk sinemasında kendine özgü bir yer edinmiştir. Film, siyah-beyaz görüntü tercihiyle öne çıkarken fantastik ve absürd ögeler barındıran ilginç bir kara sinema örneği sunar. Film ayrıca 32. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Kurgu ve FIPRESCI ödüllerini kazanarak, eleştirmenlerden tam not almayı başarmıştır.

Sen Aydınlatırsın Geceyi, Manisa’nın Akhisar ilçesinde geçer ve burada yaşayan insanlar, zamanı durdurma, duvarların arkasını görme, ölümsüzlük gibi süper güçlere sahip olmalarına rağmen, bu özellikleri gündelik hayatlarında işlerini pek de kolaylaştırmamaktadır. Bu durum karakterlere ve dolayısıyla filmin evrenine doğal bir melankoli katar.

Filmin esas karakteri Cemal (Ali Atay), babasıyla (Ahmet Mümtaz Taylan) birlikte yaşayan ve aile berber dükkanında çalışan genç bir adamdır. Cemal’in hayatı, sıradan bir rutin içinde sürüklenirken, aynı zamanda kasabanın diğer sakinleri gibi o da kendi içsel mücadeleleriyle boğuşmaktadır.

Cemal’in hayattan beklentisinin azalmış olması ve üzerine çöken sıkıntılarla baş etme çabası, kasabanın diğer sakinleri arasında da yaygın bir durumdur. Cemal, Yasemin (Demet Evgar) adında, nesneleri parmağıyla hareket ettirebilen bir kadına aşık olur ve onda bir çıkış yolu arar. Ancak, zamanı durdurabilen Defne (Damla Sönmez) ve diğer karakterlerle arasındaki karmaşık ilişkiler, durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirir.

Film, olgun ve akıcı bir sinema diliyle kasabalıların hayatlarını enfes güzellikteki siyah-beyaz görüntüler ve uyumlu müzikler eşliğinde anlatır. Görsel ve işitsel öğeler, filmin hikayesini desteklerken, izleyiciye karakterlerin duygusal dünyalarını derinden hissettirir. Özellikle, “Mreyte ya Mreyte” ve “Gülmek İçin Yaratılmış” gibi şarkılar, filmin atmosferine derinlik katar.

Onur Ünlü’nün bu başyapıtı, varoluşsal sancılarla boğuşan karakterleri ve dünyası ile hem görsel hem de tematik derinlik bakımından Türk sinemasında kendine özgü bir yer edinmiştir.

Filmin görsel estetiği, siyah-beyaz tercihi ve oluşturulan kompozisyonlarla dikkat çeker. Özellikle Cemal ile Yasemin’in Marc Chagall’ın “Şehrin Üzerinde” isimli tablosuna benzer şekilde havada uçtuğu sahne, Cemal ile Defne’nin başlarına taş yağdığı sahne, Yasemin’in Cemal’i motor sürerken parmağıyla oradan oraya savurduğu sahne, Cemal’in Yasemin’e Shakespeare’den alıntılar yaparak özür dilediği sahne ve Cemal’in uçaktaki Yasemin’e tirad attığı final sahnesi gibi sahneler, Vedat Özdemir’in görüntü yönetmenliği bakımından ne kadar iyi bir iş çıkardığına verilebilecek örneklerdir. Bu sahneler, filmin gerçeküstü ve şiirsel yönünü pekiştirirken, aynı zamanda karakterlerin iç dünyalarındaki çatışma ve çaresizlikleri görsel bir dille ifade eder.

“Sen Aydınlatırsın Geceyi”, kasabanın sıradan insanlarının olağanüstü yeteneklerine rağmen yaşadıkları acıları, endişeleri ve günlük mücadeleleri anlatırken, bu özellikleriyle hayatın zorluklarına çözüm bulamamalarını ironik bir şekilde ele alır. Film, insan doğasının kırılganlığını ve çaresizliğini başarılı bir şekilde işler. Onur Ünlü’nün bu başyapıtı, varoluşsal sancılarla boğuşan karakterleri ve dünyası ile hem görsel hem de tematik derinlik bakımından Türk sinemasında kendine özgü bir yer edinmiştir.