Cici, Berkun Oya’nın çok ses getiren dizisi Bir Başkadır sonrasında yine Netflix için yazıp yönettiği ve 2022 yılında gösterime giren uzun metraj bir dram filmi.  

Filmin konusuna gelecek olursak, 1980’li yıllarda İç Anadolu’da yaşayan bir aile, acı bir kayıp yaşadıktan sonra, yıllarca yaşadıkları yerden ayrılıp, şehre göç etmeye karar verir. Aradan geçen 30 yılın ardından, geçmişin izlerini taşıyan çiftlik evine geri döndüklerinde bastırılmış duygular ve sırlar ortaya çıktıkça eski yaralar da yeniden açılır. Aile fertleri geçmişlerinden bir şekilde kopamamış ve şimdi yıllarca üstü kapalı duran gerçeklerle yüzleşeceklerdir.

Filmin üç temel zaman diliminde geçtiğini söylemek mümkün: 1980li yıllar, 2010lu yıllar ve 2020’de başlayan pandemi dönemi. Söz konusu ailenin öncelikle 1980’li yıllardaki yaşantısına dair bir kesit izliyoruz öncelikle. Bekir (Yılmaz Erdoğan) ve Havva’nın (Funda EryiğitNur Sürer) Saliha, Kadir ve Yusuf adlarında üç çocuğu vardır. Bekir sert mizaçlı ve büyük ihtimalle kendi babasından öğrendiği biçimde eşine ve çocuklarına davranan bir baba figürüdür. Televizyon ailenin yaşamında önemli bir yer tutarken, yönetmen 1980’lerin sosyo-politik ve kültürel atmosferini de televizyon vasıtasıyla aktarır.

Filmin ikinci bölümü ilk bölümde çocukluklarını izlediğimiz karakterlerin yetişkinliklerine odaklanır. Ortanca kardeş Kadir (Okan Yalabık) çocukluğunda babasının kendisine uyguladığı psikolojik şiddetin izlerini silmekte zorlanır. Bir yönetmen olmuş ve belki de yaşadığı travmayla yüzleşebilmenin bir yöntemi olarak, otobiyografik bir film çekmektedir. Ablası Saliha (Ayça Bingöl), anneleri Havva’ya bakmakta ve yeğeni Naz (Şevval Balkan) da filmin kamera arkasını çekmektedir. Kadir, annesini yine geçmişte yaşanmış ve filmin ilk bölümünde de gördüğümüze benzer bir sahnede oynatmaktadır.

Filmin üçüncü bölümünde ise pandemi sonrası izole kalmanın bir gerekliliği olarak kardeşler, ilk bölümde çocukluklarının geçtiği ve ikinci bölümde bir film platosu olan evde tekrardan bir araya gelir. Tam da bu bölümde açılmamış defterler açılmaya başlanır ve karakterler geçmişleriyle bir hesaplaşma içine girerler.

Berkun Oya, Bir Başkadır ile kendine has bir şekilde kurduğu sinematografik dili Cici’de de sürdürüyor. Bu noktada dizide de çalışmış olduğu görüntü yönetmeni Yağız Yavru ile yine başarılı bir işbirliği olduğu pekâlâ söylenebilir. Karakterleri çoğunlukla kadrajın ortasında konumlandıran kamera dili ve tek plan çekimler seyir keyfini artırıyor.

Filmde kimi zaman Nuri Bilge Ceylan sinemasını, kimi zamansa 70ler Amerikan paranoya sinemasını çağrıştıran zoom-in ve zoom-out’ların olduğu bir kamera kullanımı görülmekte. Kadir’in babasının Almanya’dan getirtmiş olduğu kamera ile kurduğu bağ ve babasıyla arasındaki ilişkinin eksikliğini onunla tamamlamaya çalışması ve yönetmen olması, bir bakıma “film içinde film” sahneleri, Havva’nın geçmişten günümüze tek planda pencerede gözüktüğü an, Cemil ile Saliha arasındaki yaşanamamışlıkların o “taş” gibi karakterlerin akıllarından çıkmaması, “kamera arkasının” gerçekten de geçmişte yaşanmış bir olayın ardını göstermesi gibi detaylar, Berkun Oya’nın kendine has bir sinema dili oluşturabildiğine ilişkin belli başlı doneler. Yönetmenin dizilerinde ve filmlerinde popüler kültür unsurlarını senaryosuna yedirmeyi becerebilen birisi olduğu da pekâlâ söylenebilir. 80li yıllardaki TRT, meslek tanıtım videoları, Bergen ve Özay Gönlüm atıfları bu duruma örnek olarak verilebilir.

Berkun Oya, Bir Başkadır ile kendine has bir şekilde kurduğu sinematografik dili Cici’de de sürdürüyor.

Yine ailenin yaşadığı evin filmde önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Evin geçmişteki hallerini gösterirken anlık günümüze gelişlerle adeta filmin ilerleyen sahnelerine çengeller atan, bir bakıma flashforward yapan bir kurgu anlayışı filme hâkim. Burada yine Bir Başkadır’ın da kurgusunu yapan ve Berkun Oya’nın işbirliğini sürdürdüğü kurgucu Ali Aga hiç şüphesiz büyük pay sahibi.

Son olarak Bir Başkadır’da da gördüğümüz gibi oyuncu seçimi ve yönetiminde Berkun Oya tartışmasız standart üstü bir iş çıkarıyor. Oyuncuların hemen hemen hepsi övgüyü hak ediyor. Yılmaz Erdoğan salt kötü gözükebilecek bir baba figürü olan Bekir’i nüanslı oyunculuğuyla gerçek kılmayı başarıyor. Funda Eryiğit ve Nur Sürer, Havva’nın gençliğini ve yaşlılığını canlandıran iki oyuncu olarak birbirlerini her anlamda çok iyi tamamlıyorlar. Kadir karakterinde Okan Yalabık, Saliha karakterinde Ayça Bingöl ve Yusuf karakterinde Fatih Artman, kardeşlerin arasındaki dramatik çatışmaları ve ilişkilenmeleri iyi oyunculuk performanslarıyla ortaya koyuyorlar. Cemil karakterinde Olgun Şimşek şahane bir oyunculuk performansı sergiliyor. Saliha ve Cemil’in çocukluklarını canlandıran Cağla Naz Kargı ve Efe Culfe, karakterlerin günümüzdeki hallerine benzemelerinin yanı sıra muazzam bir tutarlılıkla oynuyorlar.

Cici, belli bir zaman dilimine yayılan karı-koca, anne-çocuk, baba-çocuk, kardeş ve dayı-yeğen ilişkilerini tüm yalınlığıyla ortaya koyarken, zamanı iyileştirici bir güçten ziyade yıkıcı bir etken olarak ele alıyor.

Cici, hafıza temalı merkezi etrafında, daha geniş psikolojik bağlamlara dokunan çok katmanlı bir hikaye örüyor. Özellikle filmin ilk bölümünde atılan temellerin, ikinci ve üçüncü bölümlerde nasıl geliştiğini ve evrildiğini izlerken, karakterlerin dönüşümlerini ve olayların onlar üzerindeki etkilerini gözlemliyoruz.

Cici, belli bir zaman dilimine yayılan karı-koca, anne-çocuk, baba-çocuk, kardeş ve dayı-yeğen ilişkilerini tüm yalınlığıyla ortaya koyarken, zamanı iyileştirici bir güçten ziyade yıkıcı bir etken olarak ele alıyor. Film, yaşanan travmaları ajite etmeksizin anlatmayı başarıyor.