, ,

Napolyon

“Ridley Scott’ın ‘Napolyon’u, aceleye getirilmiş bir anlatı ve kaçırılmış fırsatlar arasında incelikli bir Joaquin Phoenix performansı sunarak, cansız bir sinema deneyimiyle sonuçlanıyor.”


Ridley Scott’ın Napolyon Bonapart’ın çalkantılı hayatını anlatmak için giriştiği görkemli girişim “Napolyon”, hedeflediği büyüklüğe ulaşmakta yetersiz kalıyor. Film birçok açıdan övgüye değer olsa da, başarısını engelleyen kritik sorunlarla boğuşuyor.

Joaquin Phoenix’in canlandırdığı Napoleon Bonaparte karakteri, anlatının eksiklikleri arasında yükselen bir anka kuşu gibi öne çıkıyor. Phoenix’in performansı incelikli ve büyüleyici olsa da senaryonun sınırlarını aşmakta zorlanıyor. Phoenix’in ustalığı, aceleye getirilmiş anlatıda sık sık kaybolan bir karaktere derinlik katmayı başaramıyor ve filmin bir bütün olarak tutarlı bir şekilde sürdüremediği parlak bakışlar sunuyor.

Napolyon – Official Trailer | Sony Pictures

Savaş sahnelerinin yoğunluğu övgüye değer olsa da, filmin kopuk anlatımını telafi etmekte zorlanıyor. Ridley Scott’ın Napolyon’un hayat hikayesini eksiksiz anlatma tutkusu, epik savaşların etkisini zayıflatan hız sorunlarına yol açıyor. Aceleye getirilmiş hikâye anlatımı, duygusal deneyime gölge düşürüyor ve izleyicilerin savaşın kaosuna dalmak yerine kopukluk hissiyle boğuşmasına neden oluyor.

Film Napolyon’un hayatının geniş bir bölümünü iddialı bir şekilde ele alırken, bunu derinlikten ödün vererek yapıyor. Her önemli olaya değinmeye çalışan aceleye getirilmiş anlatı, kopuk bir hikaye anlatımına yol açıyor. Kritik dönemler geçiştiriliyor ve izleyici Napolyon’un motivasyonları ve iç çatışmaları hakkında eksik bir anlayışla boğuşmak zorunda bırakılıyor.

“Napolyon”, tarihi bir devi sinematik bir anlatının kısıtlamaları içinde özetlemeye çalışmanın doğasında var olan zorlukların bir kanıtı olarak duruyor.

Filmin göze çarpan zayıflıklarından biri ahlaki ikilemlerin ve sağlam karakter gelişiminin olmaması. Napolyon’un karşılaştığı dış zorluklar önceliği alıyor ve karakterin iç mücadeleleri keşfedilmiyor. Ahlaki bir pusulanın olmaması, anlatıyı nüanstan yoksun bırakıyor ve filmin ana figürünü üç boyutlu bir karakterden çok tarihi bir figür gibi hissettiriyor.

Sonuç olarak, “Napolyon” kendi hırsının ağırlığıyla boğuşuyor. Phoenix’in performansı ve titiz kostüm tasarımı gibi övgüye değer unsurlar öne çıkarken, aceleye getirilmiş anlatı ve karakter derinliğinin eksikliği genel olarak cansız alımına katkıda bulunuyor. “Napolyon”, tarihi bir devi sinematik bir anlatının kısıtlamaları içinde özetlemeye çalışmanın doğasında var olan zorlukların bir kanıtı olarak duruyor.