Celine Song · Greta Lee, Teo Yoo, John Magaro · PG-13 · 1h 45m
“Geçmiş Yaşamlar”, hikâye anlatımında bilinçli ve ölçülü bir yaklaşım benimseyen, aşk ve kimlik üzerine düşünceli bir keşifle sonuçlanan bir film. Sadeliğe ve doğal bir anlatı akışına önem veren film, kamera açılarının akıllıca kullanımıyla sembolik unsurları bir araya getirirken net bir hikaye aktarma becerisiyle öne çıkıyor. Son yıllarda büyük başarı yakalayan Uzak Doğu yapımlardan “Everything, Everywhere, All at Once”, “Decision to Leave”, “Burning”, “Parasite” ve “Drive My Car” gibi filmlerin girift anlatılarıyla ses getirdiği bir sinema ortamında, “Geçmiş Yaşamlar” daha sade ve yine de duygusal olarak yankı uyandıran bir deneyim sunarak kendine has bir yer ediniyor.
Film, kamera açılarının stratejik kullanımı yoluyla sembolik anlatı unsurlarını bir araya getirmesiyle öne çıkıyor. Bu açılar karakterlerin gelecekteki yollarını ustalıkla öngörüyor ve hikaye anlatımını ek anlam katmanlarıyla zenginleştiriyor. Çocukluk yıllarının anlatıldığı ilk bölümün final sahnesinde, Nora dik bir merdivenden çıkarken Hae Sung basit bir yol izlerken çarpıcı bir görsel metafor var. Bu keskin zıtlık onların farklı yaşam yolculuklarını sembolize ediyor ve gelecek anlatının tonunu belirliyor. Bu sembolik anlar, çok ince olmasa da, karakterlerin evrilen kimlikleri ve kaderleri hakkında değerli bilgiler sağlıyor. Filmin kapanış sekansında, kamera doğrusal bir düzlem boyunca sürekli sola doğru hareket ederken, Nora ve Hae’nin hafıza şeridinde sözsüz gezintileri ve içten vedaları özellikle etkileyici. Bunu, Nora’nın aynı yol boyunca adımlarını geriye doğru, ama bu kez yalnızlık içinde attığı dokunaklı bir an izliyor. Bu güçlü sahnede Nora, seyirciye derin bir nostalji duygusunu ve kaçırılan fırsatların ağırlığını etkili bir şekilde aktarıyor.
Yönetmenin “Geçmiş Yaşamlar”da yalın ve gösterişsiz bir anlatı sunma konusundaki sarsılmaz kararlılığı önemli getiriler sağlıyor. Bu bilinçli yaklaşım, baştan sona dikkat çekici bir netlik ve erişilebilirlik sağlayan bir hikayeyle sonuçlanıyor ve seyircinin karakterlerle gerçekten etkileşime girebileceği ve kendilerini onların dönüştürücü yolculuğuna kaptırabilecekleri bir ortam yaratıyor. Yönetmen, dolambaçlı olay örgülerinden ve ağır hikaye anlatım tekniklerinden kaçınarak, anlatının özünün parlamasına izin veriyor. Anlatım tarzındaki bu sadelik, filmin duygusal rezonansını engelleyecek dikkat dağıtıcı katmanlar ya da gereksiz karmaşıklık olmadığından, izleyici ile karakterler arasında daha derin bir bağ kurulmasını sağlıyor.
Kendini keşfetme ve aşkın hafızasının kalıcı gücüne dair bir yolculuk.
Peki “Geçmiş Yaşamlar” ne hakkında diye sorabilirsiniz? Çok fazla bilgi vermeden, kıtaları ve yaşamları kapsayan bir hikaye, kaybedilen ve bulunan aşkların, çocukluk aşklarının ve değişen kimliklerin hikayesi. İnsanlar arasındaki derin bağları, zamanı ve mekânı aşan bağlantıları keşfeden bir anlatı. Kendini keşfetme ve aşkın hafızasının kalıcı gücüne dair bir yolculuk.
Sonuç olarak, “Geçmiş Yaşamlar” aşk ve kimlik konularını irdelerken bilinçli ve düşündürücü bir yaklaşım benimseyen bir film. Filmin net hikaye anlatımı, kamera açıları ve sembolizmin etkili kullanımıyla birleştiğinde, izleyicilere düşündürücü ve duygusal olarak yankı uyandıran bir deneyim sunuyor. “Geçmiş Yaşamlar” karmaşıklığıyla göz kamaştırmayı amaçlamıyor olabilir, ancak samimi ve içten hikaye anlatımıyla kalıcı bir etki bırakmayı başarıyor.
