Seyfi Teoman · İlker Aksum, Fatih Al, Güneş Sayın · 1h 42m · 2011
Bizim Büyük Çaresizliğimiz, genç yaşta kaybettiğimiz yönetmen Seyfi Teoman’ın son uzun metrajlı filmidir. 2011 yılı yapımı film aynı isimli Barış Bıçakçı romanından yapılan bir uyarlamadır. Romanın yazarının da filmin senaryo yazım sürecine dâhil olmasının ortaya iyi bir uyarlama çıkmasında payı yadsınamaz.
Film esasında çocukluktan beri dost olan ve aynı evde yaşayan Ender (İlker Aksum) ve Çetin’in (Fatih Al) yaşamlarından bir kesiti konu alır. İkisinin de yakın arkadaşı olan Fikret (Baki Davrak) bir trafik kazasından yaralı olarak kurtulurken annesi ve babasını ne yazık ki kaybetmiştir. Fikret’in işi için yurtdışına geri dönmesi gerekirken halletmesi gereken bir “sorun” vardır: artık yalnız kalan kız kardeşi Nihal (Güneş Sayın). Nihal, Ankara Üniversitesi’nde öğrencidir ve mezuniyetine iki sene vardır. Fikret de kız kardeşini en yakın dostları olan Ender ve Çetin’e emanet eder.
Ender ve Çetin’in alışageldikleri iki kişilik hayatları artık üç kişilik olmuştur. Nihal yaşadığı travma nedeniyle Ender ve Çetin’le iletişim kurmak istemez. Başta kendilerini “kız babası” olarak sorumluluk sahibi hissederlerken zamanla işlerin rengi değişir ve aralarında ismi konulamayan farklı bir yakınlaşma doğar.
Nihal tatil için abisi Fikret’in yanına gittikten sonra Ender ve Çetin de tatile gider. Tatil için gittikleri oteldeki resepsiyonistin ikisinin de yüzünün bembeyaz olduğunu söylemesi bize hayatlarındaki değişime ilişkin önemli bir şey anlatmaktadır aslında. Nihal artık onların hayatlarının bir rengi ve vazgeçilmez bir parçasıdır. Karşılıklı oturup Nihal hakkında konuşmaya başladıklarındaysa ağızlarından aynı cümle çıkar: “Ben Nihal’e aşığım”. Bu sahne başta çok gerçekçi görünmese de o kadar iyi yazılmış, çekilmiş ve oynanmıştır ki inanmamak elde değildir. Ender de sonrasında “aynı kıza âşık olma hayalini” çocukluktan beri kurduklarını söyler zaten.
Bir sinema filmi bazı anları ve sahneleriyle de akıllarda yer eder. Bizim Büyük Çaresizliğimiz, bu anlamda zengin bir film olarak değerlendirilebilir. Mesela, Çetin’in abisi Murat’ın (Taner Birsel) ikiliyle sofrada yaptığı konuşmanın olduğu sahne akıllarda yer eden cinstendir. Çetin ve Murat da Fikret ve Nihal gibi trafik kazasında anne ve babalarını kaybetmiş, Murat da Çetin’e hem abilik hem babalık yapmıştır. “Her şeyin daha farklı olup olamayacağını” düşünürken “içinde katı, takır tukur” hiç geçmeyen bir şeyin olduğunu söylemesi izleyici üzerinde ciddi bir etki bırakır. Yine Ender’in Nihal’e kitaplığındaki bazı kitapları hiç okumamış olduğunu söylemesi, Nihal’in Ender’den kendisi için şiir yazmasını istemesi, Nihal, Ender ve Çetin’in gözlerini kapatarak yürümeye çalışmaları, kahvaltı masasında yaptıkları peynir üstü reçel muhabbeti, bu anlara ve sahnelere örnek olarak verilebilir.
Ender ve Çetin arasındaki ilişki de çok başkadır. Birbirlerini çok iyi tamamlamaktadırlar ve zaman zaman kızsalar da çocukluklarından beri birbirlerinden vazgeçememişlerdir.
Filmin sonunda Nihal mezun olmuş, büyümüş ve abisinin yanına dönecektir. Ender ve Çetin’e bıraktığı son not ise şöyledir: “Dünyanın en iyi iki insanına…” Aslında film, Ender ve Çetin’in büyümekten kaçınma çabalarını ve aynı zamanda Nihal’in büyümek zorunda kalmasını anlatır.
Film, bir Barış Bıçakçı romanından uyarlama olması sebebiyle de Ankara’da geçmektedir ve Kuğulu Park, Gençlik Parkı, Anıtkabir gibi Ankara’nın simge mekanlarını da entegre etmeyi başarabilmiştir. Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Türk sinemasındaki edebiyattan beyazperdeye yapılan iyi uyarlamalar arasında yerini alırken izleyiciye de akıllarda kalacak sahneler sunan bir film olmuştur.
