David Mackenzie · Ewan McGregor, Eva Green, Connie Nielsen · R · 1h 32m · 2011
Özellikle Covid pandemisinin ilk yaşandığı dönemde, 2010ların hemen öncesinde ve sonrasında çekilen benzer salgın senaryoları dikkat çekmişti. Steven Soderbergh’in Contagion isimli filmi ve Fernando Meirelles’in José Saramago’nun aynı isimli romanından (Körlük) uyarladığı Blindness’ın yanı sıra Perfect Sense de listelerde kendisine yer bulmuştu.
Perfect Sense, İskoçya-Glasgow’da insanların duyularını kaybetmesine sebep olan bir salgın yaşanırken bir şef olan Michael (Ewan McGregor) ve bir epidemiyolog olan Susan’ın (Eva Green) birbirlerine âşık olma hikâyesini anlatır.
Film, salgın hastalığın kökeninden daha ziyade insanların duyularını kaybetmeye nasıl reaksiyon verebileceğini irdelemektedir. Filmde yaşanan salgın hastalık duyuları teker teker ele geçirirken, insanların değişime adapte olmasına imkân veren türdendir. Salgın, İskoçya-Glasgow’da kişiden kişiye yayılmaya başlar. Ancak doktorlar bu durumu açıklayamaz ve salgının nasıl yayıldığını saptayamaz.
Michael’ın çalıştığı restoran Susan’ın evine oldukça yakındır. Michael bir sigara molasına çıktığında Susan’dan çakmak ister ve böylece tanışmış olurlar. Aralarındaki muhabbet ilerledikçe iki karakter birbiriyle yakınlaşır ancak her ikisinin de geçmiş ilişkilerinde yaşadıkları travmalar peşlerini bırakmaz. Bu nedenle birbirlerine bağlanmakta da sorun yaşarlar. Bu arada salgın hastalık iyiden iyiye kendini gösterirken karakterler duyularını kaybederken, işlerini ve ilişkilerini yürütmenin yollarını yeniden bulmaya koyulurlar.
Film çoğu apokaliptik ve distopik filme kıyasla daha iyimser bir yerden olaylara bakmaktadır. İnsanlar duyularını kaybetseler ve bir belirsizlik durumu içine düşmüş olsalar da sağduyularını kaybetmiyorlar. Dertleriyle başa çıkmaya ve yeni duruma hem özel hem de sosyal hayatlarında adapte olmaya çalışıyorlar.
Filmin final sahnesinde duyularını kaybederken verdikleri reaksiyonlar nedeniyle birbiriyle kavga eden iki karakter birbirlerini bulma mücadelesine girişmiştir. Bir şekilde birbirlerini bulabilmişlerdir. O zamana kadar her ikisi de koku alma, tatma ve duyma yeteneklerini kaybetmiştir. Görme duyularını kaybetmeden önce birbirlerine son bir kez bakarlar. Birbirlerine doğru koşarken ekran kararır. Anlarız ki karakterler artık görme kaybı yaşamıştır ve geriye sadece dokunma duyusu kalır. Film, dünyada iki tür insan olduğunu belirterek final yapar: Dünyanın sonu dışında her şeye inananlar ve hayatın bir şekilde devam ettiğine inananlar ya da başka ne yapacağını bilemeyenler.
Eva Green’in ve Ewan McGregor’in Susan ve Michael’ın yaşadığı gitgelli durumları yansıtmada başarılı oldukları ve gayet yerinde bir oyunculuk sergiledikleri söylenebilir.
Filmin görselliği ve görüntü yönetmenliğine gelirsek, zaman zaman Dogma-95 akımını çağrıştıran doğal ışık ve hareketli aktüel çekimler mevcuttur. Bir HBO dizisi olan Leftovers ve bilim-kurgu filmi olan Arrival için bestelediği parçalarla seyirciyi duygudan duyguya sürükleyen Max Richter, bu filmde de başta Luminous isimli parçası olmak üzere bunu yapmayı başarıyor.
Perfect Sense, insanın hayatta kalma içgüdüsüyle değişen koşullara adapte olabileceği ve yine insanın aslında en son sevgisini kaybedeceği önermesinde bulunan bir film.
