Onur Saylak · Kıvanç Tatlıtuğ, Funda Eryiğit, Gürgen Öz · R · 1h 52m · 2023
Not: Yazı filmle ilgili spoiler (sürprizbozan) içermektedir.
İlk olarak 42. İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma filmi olarak yarışan ve 21 Nisan’da Netflix’te yayına giren Boğa Boğa, Onur Saylak-Hakan Günday ikilisinin yönetmen-senarist olarak ürettikleri son uzun metraj film. Bilindiği üzere şimdiye dek ilk kısa filmleri Orman ve yine Günday’ın aynı isimli romanından uyarlanan ilk uzun metraj filmleri Daha’nın yanı sıra Şahsiyet ve Uysallar gibi iki dizi ortaya koymuşlardı.
Boğa Boğa, eşine Türk sinemasında pek rastlanmayan türde bir psikolojik gerilim filmi olarak tanımlanabilir. Filmde İstanbullu bir çift olan Yalın ve Beyza, Assos’ta bir köye taşınır. Yeni bir hayata başlamak üzere buraya gelmişlerdir. Ancak ilk günden itibaren köylüler Yalın’a olumsuz ve tehditkâr biçimde yaklaşır. Çok geçmeden bu tepkilerin şiddeti hızla yükselir ve bir gün Yalın bir gencin saldırısına uğrar. Bu saldırıyla birlikte Yalın’ın gerçekte kim olduğu ortaya çıkacak ve köy halkıyla arasında gizli bir savaş başlayacaktır.
İlk başta Beyza ve Yalın’ı birbirini seven bir karı-koca ve başka bir yere taşınan bir çift olarak görsek de aslında filmin başından sonuna kadar bir tekinsizlik ve tedirginlik hâkimdir. Filmin başkarakteri Yalın’a herkesin nedenini bildiği ama izleyicinin daha sonra öğreneceği bir nefreti vardır. Yalın başta şehre yeni gelen ama oranın yabancısı olduğu için kendisine rahat verilmeyen bir karakter olarak gözükse de orada yaşayan herkes onu bir şekilde tanımaktadır.
Beyza bir gün televizyon izlerken kanalda çıkan haberde Yalın’ın kısa bir süre önce zimmetine para geçirmekten tutuklandığını ama sonrasında tutuksuz yargılandığını öğreniriz. Başkalarının da tutuklandığını ve Yalın’ın etkin pişmanlıktan faydalanarak onların isimlerini verdiğini de anlarız. Böylece Yalın’ın Assos’ta hoş karşılanmamasının nedenini de anlamış oluruz.
Yalın bu olayların travması içindedir ve yaşadıklarını henüz atlatamamıştır. Beyza ise onu teselli etmeye çalışır ve yanında durur. Yalın’ın Assos’ta karşısında çıkan kim varsa ona bir şekilde gözdağında bulunur. Çünkü çoğu kişi ona bir şekilde güvenip para yatırmış ancak yargılandığı dava dolayısıyla eldekini avuçtakini kaybetmiştir. Bu nedenle herkes ona kin gütmektedir. Yalın da yeni tanıştıkları bir arkadaşlarına hediyelik eşya almaya bir dükkâna gittiğinde dükkanı işleten Cevdet tedirgin edici bir şekilde konuştuktan sonra Yalın’ı öldürmeye kalkar. Türlü boğuşmalar sonucunda Yalın, Cevdet’i öldürmüştür. Karakter zaten belli bir seviyede yaşadığı tedirginliği ve korkuyu bu sefer iliklerine kadar yaşamıştır. Hezeyan ve paranoya içine sürüklenmiştir adeta. Olası saldırılara karşı kendisini korumak için bıçakla kendi kendine antrenman yapmaya bile başlamıştır.
Bu arada filmde abartıya kaçan ve kara mizahın dozunun kaçtığı sahneler var. Her yerden potansiyel katillerin çıktığı ve açık hava konserinde çalan bir parça eşliğinde gerçekleşen cinayet gibi sahnelerin açıkçası filmin inandırıcılığına ket vurduğu söylenebilir. Filmin sonuna doğru anlarız ki Yalın parayı gerçekten zimmetine geçirmiştir. Assos’tan Midilli’ye kaçma planları yapar ve Beyza’ya hazırlanmasını söyler. Sonrasında Beyza ve Yalın arasında bir hesaplaşma başlar. Bu hesaplaşma sayesinde Yalın’ın içeri girmesine sebep olanın Beyza olduğunu öğreniriz. Aralarındaki büyük tartışmadan sonra Beyza’yı ikna edemeyen Yalın’ın bir yandan öfkeli ama öte yandan da soğukkanlı bir şekilde elindeki çekiçle Beyza’yı öldürdüğünü görürüz.
Filmin final sahnesinde başından beri Yalın’a musallat olan ve türlü tehditlerde bulunan jandarma, market sahibi, kahve işletmecisi gibi karakterler, Yalın’ın parayı kendisine karşı tehdit için kullandıkları küfenin içine koymasıyla sulh ilan etmiştir ve övgüler düzmektedir. Bu sahnenin aslında politik göndermelerle birlikte bir Türkiye panoraması ve alegorisi olarak tasarlandığı da açıktır. Bir toplum eleştirisi de sunarken bunu sarkastik bir dille yaptığı söylenebilir.
Filmin senaristi Hakan Günday, edebiyattan gelen bir kalem olduğu için filmde birtakım referanslar kullanmayı ihmal etmemiş. Film içinde göndermede de bulunulan Daha filminde başkarakterin isminde (Ahad) anagram kullanılması gibi, burada da film boyunca gördüğümüz bir küfe üzerinde Yalın yazarken bir süre sonra ı ve a harflerinin yerlerinin değiştirilerek Yılan yazıldığını görürüz. Yine av-avcı ilişkisi, kimin av kimin avcı olduğunun değişkenliği, hayatta kalma içgüdüsü ve kurban olmaya ilişkin metaforlar filmde kullanılmış. Yalın’ın filmin başında evlerinin bahçesine diktiği kaktüs, o kaktüs gibi kendine dokunanı yakması ve soğukkanlı bir seri katile dönüşüm hikâyesi de bu metaforlara bir örnek olarak verilebilir. Ancak karakterizasyona gelinirse Boğa Boğa’nın Yalın karakteri üzerinden fazlaca giden bir film olduğu ve diğer karakterlerin derinlikli olarak yazılmadığını söylemek mümkündür. Bu karakterlerin motivasyonları ve etkileri hakkında da izleyici olarak pek fikir sahibi olamıyoruz açıkçası.
Filmin sinematografisine gelecek olursak, Onur Saylak’ın diğer işlerinde de birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Feza Çaldıran’ın iyi bir iş ortaya çıkardığı söylenebilir. Özellikle Şahsiyet ve Uysallar’da gördüğümüz üzere, karakterlerin yüzlerini kadrajın bir yarısında ya da ortasında konumlandırarak onların hissettikleriyle özdeşleşme kurulmaya çalışılmaktadır. Yine film boyunca tablo estetiğinde görsel kompozisyonların kullanıldığı söylenebilir. Ses tasarımı, izleyiciyi de tedirgin edici seviyedeyken müzik kullanımının zaman zaman anlamsız geldiği yerler de filmde mevcuttur. Saylak’ın yine diğer işlerinde de birlikte çalıştığı kurgucu Ali Aga’nın başlıca örneklerini Godfather üçlemesinde gördüğümüzü özellikle birbiri içinde eriyen sahnelerde iyi bir iş çıkarmış.
Filmdeki oyunculuklar ise şu şekilde değerlendirilebilir: Kıvanç Tatlıtuğ’un film için girdiği imajla ve oyunculuğuyla filmin başından sonuna kadar Yalın’ın yaşadığı bunalım ve korkuyu yansıtmada başarılı olduğu söylenebilir. Funda Eryiğit ve diğer oyuncular ise senaryonun ve yazılan karakterlerin onlara çizdiği alan doğrultusunda elinden geleni yapmış.
Filmin adı başta kulağa biraz tuhaf gelse de yönetmen Onur Saylak, Altyazı Sinema Dergisi’ne verdiği kısa demeçte bunun gerekçesine açıklık getiriyor: “Boğa Boğa ismi, içinde bulundukları şartlar ve verdikleri kararlar yüzünden insanların nefessiz kaldığı ve bunun sonucunda tek bir nefes almak için her şeyi yapabildikleri bir durumu anlatır. Öncelikle ekonomik kriz boğmuştur insanları. Sonrasında, umutlarını bağladıkları Yalın’ın bir sahtekâr olduğunun ortaya çıkması insanları daha da nefessiz bırakmıştır. Bunun üzerine Yalın’a karşı girişilen her intikam eyleminde, ya Yalın ya da insanlar boğulmuştur. Bütün bu boğmalar ve boğulmalar sonucunda da kimsenin nefes alamadığı bir durum çıkmıştır ortaya. Öyle ki dünyanın en temiz havasına sahip bölgelerinden birinde yaşamalarına rağmen insanların bu davranışları yüzünden hava bile boğucu hale gelmiştir. Sonuç olarak, Boğa Boğa, nefes almasa da hayatta kalan, bu yüzden de insanlığını yitirmiş insanları anlatır.”
Boğa Boğa, ilk izlenimlere göre seyirciyi ikiye bölmüş gibi duran bir film. Gerilim dozunu arttırdıkça ilginçleşirken zaman zaman inandırıcılıktan uzaklaşıyor. Final sahnesine kadar aksayan yerleri de olan filmin finalde biraz olsun toparladığını söylemek mümkün.
