İyi bir filmi iyi yapan şeylerden birisinin de “karakterin filmin sonunda başlangıca göre ciddi bir dönüşüm geçirmiş olması” denir hep. Kaç Para Kaç da bu önermeyi sonuna kadar doğrulayan bir film. Reha Erdem’in ikinci uzun metrajlı filmi olan Kaç Para Kaç, etkileyici bir tema müziğinin de eşlik ettiği ve bir doların havada salındığı bir sekansla açılıyor.

Filmin başkarakteri Selim, eşi, kızı ve babasıyla yaşayan esnaf bir karakter. Bir de dul bir komşusu var Selim’e sürekli yanaşan ama o hiçbir şekilde karşılık vermiyor. Filmin başında bir parkta gazete okurken yerde tesadüfen bulunan doları sahibine verecek kadar erdemli. Tabi burada o meşhur söz devreye giriyor: Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir. Bir akşam eve dönmek için taksiye bindiğinde bir bakıyor ki taksiden inen müşteri bir çanta dolusu doları takside bırakmış. Kısa bir düşünme evresinden sonra taksiden inip parayı sahibine ulaştırmak için koşturuyor ama nafile. Bu para Selim’in en büyük imtihanı oluyor. Nereye saklayacağını bilemiyor, tedirginliği de had safhada. Parayı bir büfenin altına saklarken büfenin üstündeki melek figürü düşer ve orada karakterin masumiyeti tamamen ortadan kalkar. Parayla ilişkisi olan kirlenmiştir artık. Eşi, kızı ve babasının zaman zaman gittiği yolculukları fırsat bilerek paraları sayar ve peyderpey harcamaya başlar. Bu arada karşısına çıkan ve konuştuğu insanlar sürekli para muhabbeti yapar. Paranın nasıl kazanıldığı ve parayla nasıl yatırım yapılacağı üzerine konuşmalar dönüp durur bulunduğu ortamlarda. Eşine her defasında yeni şeyler almayı vaat eder: bulaşık makinesi, araba, ev vs vs. Eşi bu olanlar karşısında şaşkındır ama bir yandan hoşuna da gider, çünkü parayı piyangodan kazandığını söylemiştir Selim. Karakter dönüşümünden bahsederken iyice despot bir patrona da dönüşmüştür ve yanında çalışan çocuğu da işten kovar. Bir gün dükkanına silahlı bir çocuk girer ve kasadaki tüm parayı vermesini söyler. O da verir. Arkadaşları ve en nihayetinde polis sorduğunda hırsızlığı yanında çalışan çocuğun yaptığı yalanını söyler.

Filmin en etkileyici sahnelerinden birisi de Fenerbahçe Vapuru’nda Selim seyahat ederken, oturduğu yerde bir bakınır ve tam karşısında takside parasını unutan adamı görür. İnanılmaz tedirgin olur ve kaçış psikolojisine girer. O adamdan kaçarken, yeni oturduğu yerde tam karşısında bu sefer dükkanını soyan çocuğu görür ve tema müziğiyle yükselen bir sahne tam bir kaçış sahnesine dönüşür. Selim vapurdan indiğinde koşarken arka plandaki İstanbul silueti hayranlık vericidir. Bu sahne özelinde de değil, genel olarak Florent Herry’nin ve Jean-Louis Vialard’ın inanılmaz bir görüntü yönetmenliği var filmde. Şapka çıkarılacak cinsten.

Zaman zaman gittiği yerlerde gördüğü hayvanlarla girdiği mücadele de karakterin dönüştüğü noktayı ortaya koyuyor. Ve en nihayetinde bir an kusuyor. Bu sahne, “karakter bu durumu kaldıramıyor ve dönüştüğü kişiden de tiksiniyor” diye yorumlanabilir. Parayı nereye harcayacağını bilememe durumu vardır ya, tam da bunu yaşıyor karakter. Antika eser işleriyle uğraşan arkadaşına para veriyor, yine dul komşusuna üst baş alıyor. Yok yere suçladığı çocuk onun yalan ifadesinden zor zamanlar geçirmişken Selim utanmadan bir tutar para verip “para her yarayı kapatır” diyor mesela. Bu kadar sığ bir yere evirilmiştir karakter. Yine denk geldiği bir gazete haberinde takside parasını unutan adamın intihar ettiğini okur.

Eşi, kızı ve babası yine bir gün seyahate çıktığında evde yalnızken dul komşusu gelir. Artık ona da karşı koyamaz, birlikte olurlar ve tam o anda Selim’in ailesi içeri girer. Ne yapacağını bilemeyen Selim balkondan kendini aşağı atar ve üstüne düşen dolar aslında filmin açılış sahnesinde gördüğümüz dolardır. Finaliyle de dudak uçuklatan bir filmdir Kaç Para Kaç. Taner Birsel, film boyunca Selim’deki karakter dönüşümünü harika oyunculuğuyla yansıtıyor. Zuhal Gencer, Nihal rolünde parlarken Bennu Yıldırımlar, Bülent Emin Yarar ve Engin Alkan gibi oyuncular da canlandırdıkları karakterlerde üstlerine düşeni yapıyor. Ara Güler, Meral Çetinkaya, Köksal Engür, Sevin Okyay, Cüneyt Türel ve Serkan Altunorak gibi isimlerin de oynadıkları kısa sahnelerin olduğu film Türk Sineması’nın pek de hakkı verilmemiş hazinelerinden birisi adeta.